Yıl 1991
1991 yılından başlamak suretiyle Azerbaycan, Dağlık Karabağ ve Şahumyan Ermenilerine karşı saldırılarda bulundu. Azerbaycan Cumhurbaşkanı Ayaz Mutalibov`un Dağlık Karabağ ile çevre bölgelerin cumhurbaşkanlık yönetimine alınmasına dair kararnamesi ve Azerbaycan Yüksek Şurasının 14 Ocak tarihli kararı, Ermeni Şahumyan bölgesi komşu Azeri bölgesine dahil edilmiş, ardından Artsakh`ın Ermenilerden arındırılması amacıyla tertiplenen sürgünler, ülkede kitlesel katliam ve şiddet eylemleri başlamıştı. Merkezi Sovyet yönetimi, insan haklarının bariz ihlali olan bu geniş çaptaki eylemleri durdurmak için herhangi bir müdahelede bulunmaktan kaçınmış, tam aksine SSCB İçişleri bakanlığına bağlı OMON güçleri, Ermeni köylerinin boşaltılması konusunda Azeri OMON`unu bizzat desteklemişti.
Ermeni yöneticilerin Mosova`ya, üst düzey Sovyet yönetimine sundukları başvurular cevapsız kalıyordu. Dağlık Karabağ Özerk Bölge heyeti 24 Haziranda Sovyet hükümet temsilcileriyle buluşup, yerel idari birimlerinin gaspedilmiş yetkilerinin iadesi ve sorunun barışçıl çözümü için Azerbaycan tarafı ile dialog kurma olanaklarını araştımak amacıyla Moskova`ya gitti. Her ne kadar heyet SSCB başkanı M. Gorbaçov ile buluşamasa da, Karabağ heyeti, başkan vekili G. Yanayev, Yüksek Şura Başkanı A. Lukyanov, SSCB Savunma Bakanı D. Yazov, İşişleri Bakanı B. Pugov, Başsavcı veklili general Trubin ve Dişişleri Bakanı E. Şevardnadze gibi hemen hemen tüm yönetim kademesiyle görüştü. Sovyet yetkilileri Karabağın girişimini memnuniyetle karşıladılar ve Karabağ sorununa barışçıl çözüm bulunması için dialog kurulması çabalarını destekleme sözü verdiler. Ancak bu yolda fiilen herhangi bir adım atmadılar.
Azerbaycan Ermeni nüfusu ülkeden sürmeye devam ediyor, bunu “gönüllü ayrılma” diye nitelemiş olsa da, şiddet içerikli bu eylemler işkence, cinayet, yağma ve çapulculukla birlikte yürütülüyordu.
Sivil halkın haklarını ve can güvenliğini savunmak konumunda olan Karabağ Bölge Şurası İcra Komitesi ülkede olağanüstü hal ilan ederek, Ermeni halkın yok edilmekten korumaları çağrısıyla BM`ye ve bazı devletlere başvurmak mecburiyetinde kaldı. 19 Haziran 1991`de Artsakh`ın varlığının korunması ve silahlı mücadeleye hazırlanma programını tertiplemek için Bölge Şurası İcra Komitesi, Bölge Şurası seçimlerine gidilmesi kararı aldı. Ayrıca Azerbaycan liderleri ile müzakerelerde bulunmak amacıyla bir heyet de oluşturuldu. 20 Temmuzda DKÖB heyeti Bakü`de Azerbaycan Cumhurbaşkanı ile görüştü, ancak bu görüşmeden herhangi bir sonuç alınamadı.
2 Eylülde Stepanakert`te Dağlık Karabağ Bölge Şurası ile Şahumyan Bölgesi Şurası ortak bir toplantı yaptılar, bu toplantıda Dağlık Karabağ ile Şahumyan bölgesi sınırlarında ikamet eden halkın hür iradesini ifade hakkına istinaden, halk tarafından seçilmiş temsilcilerin kararıyla DKÖB ve Şahumyan bölgesi topraklarında resmen Dağlık Karabağ Cumhuriyetinin ilan edildiği açıklandı. Leonard Petrosyan DKC İcra Komitesi başkanı seçildi.
Aslında bu devletleşme kararı, halkın can güvenliğini ve ülkenin toprak bütünlüğünü korumanın yegane yoluydu.
Karara Azerbaycanın cevabı gecikmedi, Stepanakerti “Alazan” roketleriyle derhal bomba yağmuruna tuttu. Azerbaycanın Dağlık Karabağı Azeri toprağı sayması, Dağlık Karabağ halkının da Azeri vatandaşı olduğunu iddia etmesi, katliam girişimlerine engel teşil etmemenin yanısıra, bilakis teşvik de ediyordu. Sovyetler Birliğinin fiilen varlığı da buna engel teşkil etmedi. Dolayısıyla bu tür bombalamalar rutinleşip, olağan bir hale geldi.
Hava saldırılarının sonuçları Fotograflar: Martin Şahbazyan`ın |
22 Eylülde Rusya devlet başkanı B. Yeltin ve Kazakistan başkanı N. Nazarbayev, Azerbaycan Cumhurbaşkanı A. Mutalibov eşliğinde, barışın tesisi göreviyle Stepanakert`e gelirler. Ermenistan, Azerbaycan ve Dağlık Karabağ heyetleri (Karabağ heyetinin başkanlığını ulusal kurtuluş savaşı liderlerinden Robert Koçaryan yapmaktaydı) arasındaki müzakereler Rusya`nın Jeleznovodsk şehrinde sürdürülür ve 23 Eylülde Dağlık Karabağ anlaşmazlığının çözümüne dair sonuç kararı alınır.
Ancak Yeltsin ve Nazarbayev`in arabuluculukları istikrarın sağlanmasına bir katkı yapmaz, tam aksine Azeriler saldırılarını daha da yoğunlaştırır, Ermeni bölgelerini bombalamayı yoğunlaştırarak sürdürürler. Ekimin 15`inde Rusya ve Kazakistan devlet başkanlarının temsilcileri, alınan kararın gereklerini yerine getirmek amacıyla Bakü`ye giderler, ancak Mutalibov onlara Karabağ sorununu sadece Azerbaycanın çözebileceğini, dolayısıyla Azerbaycanın içişlerine dışardan müdahaleye bir son verilmesi gerektiğini söyler.
Rusya Federasyonu devlet başkanı B. Yeltsin ve Kazakistan başkanı N. Nazarbayev arabuluculuk misyonuyla Stepanakert`e gider, Artsakhlılarla görüşürler Fotograflar, Artsakh Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı arşivinden |
Azerbaycan Halk Cephesince Eremenilere yönelik Bakü`de düzenlenen şiddet eylemleri ve Karabağı`ın işgali için düzenli ordu kurma çağırıları arasında, Azerbaycan Yüksek Şurası aldığı bir kararla DKÖB`sini fesheder, böylece özerk bölge sıradan idari bir birime dönüşür, ilçelerinde isim değişikliği yapılır ve bunlar yeni oluşturulan idari merkezlere bağlanırlar.
SSCB Anayasa Denetim Komisyonu 28 Kasım 1991 tarihli kararıyla, Azerbaycan yasama organının DKÖB`nin feshine ilişkin kararını, bunu SSCB Anayasasının anayasal hak olarak öngördüğü gerekçesiyle, kınar.
Benzeri durumlarda olağanüstü önlemlere başvurmak, doğal olarak, elzemdi ve 10 Aralık 1991`de Cumhuriyet (Dağlık Karabağ Cumhuriyeti) ilanı halk oylamasına sunuldu. Katılımcıların % 98`i oyunu Dağlık Karabağ Cumhuriyeti`nin bağımsızlığı yararına kullandı. 28 Aralıkta Azerbaycan silahlı güçlerinin aralıksız bombardımanına rağmen, DKC`de Cumhuriyet Yüksek Şurası seçimleri yapıldı. 6 Ocak 1992`de yeni oluşturulan bu yasama organı, insanların hür idareleriyle kendi kaderlerini belirleme hakkı ve Dağlık Karabağ halkının halk oylamasıyla almış olduğu kararı esas alarak, DKC Bağımsızlık Beyannamesini yatınlayıp, Dağlık Karabağ Cumhuriyetinin bağımsızlığını tanıması ve Artsakh Ermenilerinin muhtemel soykırımını engellemesi talebiyle, BM ve dünya ülkelerine başvuruda bulundu. Ertesi günkü oturumda 32 yaşındaki Artur Mkrtçyan DKC Yüksek Şurası, Oleg Yesayan ise Bakanlar Kurulu başkanlığına seçildiler.
Savaşa rağmen okul eğitimi Artsakhda okulların tarihi, halkın engin ruh ve emellerine tanıklık eder. Okul eğitimi abluka şartlarında, daha sonra da saldırılar sırasında, büyük bir ihtimalle, yaşamın en önemli unsuru olmuştur. Azeriler Ermeni köylerine saldırmaya başlayınca, ilkin av tüfekleri, sonra otomatik kalaşnikovlar, ileride de Sovyet ordusundan gaspedilen makineli tüfeklerle okulların faaliyeti sürdürülüyordu. Bu silahların menzili belliydi ve okula gidenler, köy koruyucularının hiç kimseyi köye sokmayacaklarını bilmekteydiler. Sovyet İmparatorluğunun dağılmasından sonra Sovyet ordu birlikleri yöreden ayrılınca, Azerilerin evleri ve diğer yapıları imha maksadıyla ağır menzilli toplar kullanmaları üzerine,okullar ülkenin iç kesimlerine, daha korunaklı yerlere nakledildi. Azeriler hava kuvvetlerini devreye sokup da Stepanakerte 500 kg. bombalar, ardından da uluslararsı sözleşmelere aykırı olarak misket bombaları atmaya başlayınca, ilk hedef olmadıkları için öğrencileri yeniden köylerine getirdiler. Okulların kapatılması, tartışılmak şöyle dursun, asla gündem konusu dahi olmadı. Artsakhlılar için okula gitmemenin başka alternatifi olamazdı. Öğrenciler okullarına giderken, yanlarına ders kitapları haricinde, soba için odun da almaktaydılar. Herhangi bir köyün sakinleri köyden ayrılmak zorunda kalınca, en gerekli araç gereçleri, bir de defter ve kitapları götürüyorlardı. Köyler kurtarıldıktan sonra sakinleri dönüp, yaşamlarına kaldıkları yerden devam ediyorlardı. Askeri gereksinimlerin karşılanmasından sonra ilk iş köylerde okulları açmak ve dezenfekte etmekti. İlkin büyükler dönüyordu, okul öncesi çağdaki çocukları yanlarında getirerek. Okul çağındaki çocuklar bir süre daha güvenli yerlerde kalıyor, eğitimlerini almaya devam ediyorlardı. Bunlar köylerine ancak okullarının açıldığı haberini aldıktan sonra, eğitimlerini sürdürebileceklerini öğrenince dönmekteydiler. Örneğin Martuni ilçesindeki 37 okullardan 35`i savaş boyunca faaliyetlerini sürdürmüştü. Bunlardan ikisi de komşu Azeri köylerinin atış menzilinde olmaları nedeniyle, mecburen kapatılmıştı. Okullarda savaş esnasında eğitime devam edebilmek için özel metod hazırlanmıştı. Belirli bir yerde bir arada toplanmaları önlemek, bombardımana hedef olmamak için ders süresi asgariye indirilmiş, buna karşın ev ödevleri artırılmıştı. Ertelenen jimnastik dersleri ise yıkımdan kaynaklanan zorunlu işlerle telafi ediliyordu. Ateş ve mermi sesleri müzik dersleriyle bastırılıyordu. Ve o günlerde normal eğitime geçmenin olmazsa olmaz şartı, hava savunma sistemini kurmak olduğu söylemleri bir hayli yaygındı. |
Sovyetler Birliğinin dağılmasından yararlanan Azerbaycan, Dağlık Karabağ`a karşı geniş çapta saldırılara kalkıştı. Stepanakert çevresindeki Azeri köyleri askeri üsse dönüştülmüştü ve buralardan başkent aralıksız bombalanıyor, ağır yıkımlara sebep oluyordu. Ülke art arda 40 atış yapabilen “Grad” roketarlarla vuruluyordu. Sivillere karşı kullanılması durumunda kitlesel imha silahına dönüşen bu roketatarın kullanılması, uluslararsı sözleşmelerle yasaklanmıştı. Stepanakart`in bombalanmasına paralel olarak, Azerbaycan Şahumyan bölgesini de hedef almış, kadın, çocuk demeden çok sayıda insanı öldürmüştür.
1991 yılının sonlarında, çatışmalara katılmamış olan eski SSCB`nin 4. ordu birliklerine, Dağlık Karabağı terk etmeleri emredilir. Böylece yeni kurulmuş olan Cumhuriyet modern silahlarla donatılan, hava saldırılarında paralı yabancı pilotları da kullanan Azerbaycan silahlı kuvvetlerine karşı tek başına kalır. 1992`nin başlarında Azerbaycanlılar Sovyet ordusunun Kafkas askeri bölgesindeki silah depolarında bulunan silah ve mühimmata el koyarlar. Askeri gözlemcilerin verilerine göre, orada geniş çaplı askeri operasyon yürütmeye, en az bir yıl yetecek kadar silah mevcuttu.