20. asrın başları ve Sovyet rejiminin kurulması
Birinci Dünya Savaşı ve Rus Devrimi gibi dünya ve bölgesel çaptaki gelişmeler, 20. yüzyılın başında tarihin akışını değiştirmekle kalmayıp, Artsakh`ın kaderini de etkilediler. Her iki gelişme de odukça uzun bir süre Ermenistan tarihini olumsuz şekilde etkilediler. Bunlardan birincisi Türk hakimiyetindeki Batı Ermenistan`da Osmanlı Türkiyesince gerçekleştirilen 20 yüzyılın ilk soykırımı sırasında yaklaşık bir buçuk Ermeninin imhası , ardından da bağımsızlığını henüz ilan eden Ermenistan Cumhuriyeti`ne savaş açılması. İkinci etken ise Rusya`da vuku bulan rejim değişikliği, bunun sonrasında yeni Sovyet rejiminin kurulması, böylece Rus Çarlığı hakimiyetindeki toprakların fiillen bu rejime bağlanmasıdır.
1917 yılının ilk aylarında, Rus birlikleri Osmanlı İmparatorluğu topraklarında iken, Karabağ doğrudan Türk tehdidine maruz kalmıyordu. Fakat durum Bolşevik İhtilali sonrasında Rus ordu birliklerinin dağılmasıyla değişti.
Şubat 1918`de Osmanlı Türkiyesi`nin askeri birlikleri Ermenistan üzerine yürüdüler. Bunlar bir taraftan Yerevan`ı tahdit ederken, diğer taraftan da o dönem çok uluslu Bolşevik koalisyonunun elinde bulunan (Ermeni devrimci Stepan Şahumyan tarafından yönetilen ve Dağlık Karabağ`ın başkenti ona ithafen Stepanakart diye anılan) Bakü`ye girmeye çalışıyorlardı.
Rus imparatorluğunun dağılması üzerine 10 Şubat 1918 yılında Tiflis`te Ermeni, Gürcü ve Tatar temsilcilerinin (1936 yılına kadar Azerbaycanlı terimi kullanılmıyordu) katılımıyla Transkafkasya Seymi oluşturuldu. Aynı yıl 9 Nisan`da Seym Transkafkasya`yı Rus imparatorluğunda ayırma kararı aldı ve kendini Transkafkasya Demokratik Federatif Cumhuriyeti ilan etti.
Federatif bu cumhuriyet kısa ömürlü oldu ve 26 Mayısta feshedildi. Düzenli Rus ordusunun ayrılmasıyla bölgeye Türk birliklerinin saldırısı başladı, bu saldırılar Transkafkasya`nın bölünmesini hızlandırınca ortaya bağımsız üç cumhuriyet, Ermenistan, Azerbaycan (başkenti Yelizavetpol (Gence)) ve Gürcistan çıktı. Azerbaycan hükümeti Karabağ`ın yanısıra Ermenistan`ın bir başka bölgesi Zangezur`u da kendi toprağı ilan etti. Osmanlı birlikleri komutanı Nuri Paşa Karabağ Ermenilerine etnik yeni müttefik Azerbaycan`ın tabiyetine geçmeyi emretti. Karabağ Rus imparatorluğu içinde Yelizavetpol Eyaletinin bir parçası olmakla beraber, çarlık yönetimi yerel halkın etnik kimliğini göz önünde bulundurmak suretiyle idari ayrıma gitmediği için, bu bölgeyi kendi toprakları ilan edecek etnik ünvanlı grup yoktu. Çeşitli göçebe boy ve grupların yaşadığı bu bölgede tarihte ilk kez “Azerbaycan”, diye anılan yeni bir devlet ilan edildi.
Azerbaycan`ın eylemleri Türkiye`deki 1915 Ermeni Soykırımı temelinde gelişmekteydi ki, bunun sonucunda Ermenistan telafisi olmayan can kayıplarının yanı sıra, önemli ölçüde toprak kayıplarına da uğramıştı. Ermenistan, Türk ordusunun saldırıları altında, bir yandan devlet kurumlarını şekillendirmek, diğer yandan da Türk vahşetinden canını kıl payı kurtaran ve sayıları onbinleri bulan evsiz barksız mültecinin sorunlarına çare bulmakla uğraşıyordu. Dolayısıyla Ermenistan aynı anda Karabağ`ı savunacak durumda değildi.
Doğal olarak hem Karabağ, hem de Zangezur Ermenileri kendilerine dayatılan teklifi reddettiler. Temmuz 1918`de Karabağ Ermenileri ilk kurultaylarını topladılar, (Karabağ`da nüfusun % 95`i Ermeniydi), burada Dağlık Karabağ bağımsız idari-siyasi bir birim ilan edildi ve Ulusal Konsey ile yedi kişiden oluşan halk hükümeti kuruldu. Ayrıca yeni kurulan devlet yönetiminin amaçları da, yayınlanan Karabağ halk hükümetinin beyannamesinde açıklandı.
Azerbaycan hükümeti Türk askeri güçlerinin desteğini almaktaydı, bunları komutanı Nuri Paşa Karabağ Ulusal Konseyine, yeni oluşturulan Azerbaycan hükümetine tabi olması talebiyle ültimaton verdi. Eylülün 6`sında Karabağ Ermenileri ikinci Kurultaylarını toplayıp, Türk güçleri ve Azerbaycan hükümetinin müşterek ültimatonunu reddettiler.
15 Eylül 1918`de Türkler Bakü`ye girdiler, Azeri Türklerinin katkısıyla şehirde büyük bir katliam gerçekleştirdiler, bunun sonucunda yaklaşık otuz bin Ermeni hunharca katledildi.Bakü ve Yelizavetpol`un yüzlerce Ermeni köyü yağmalanıp, yerle bir edildi.
Düzenli Türk ordusuyla savaşa girme tehditi Eylül 1918`deArtsakh Ermenilerini üçüncü Kurultaylarını toplamaya zorlardı ve burada silahsızlanma ile Azerbaycan`a tabi olma talepleri tekrar reddedildi. Bunun üzerine Türkler Karabağ`da statükonun korunması kaydıyla, halkın tümünü silahsızlandırma talebinden vaz geçip, Azerbaycan yönetimine tabi olma talebinde ısrar etmekten caydılar. Ancak Şuşi`ye asker sokma fikrinde vaz geçmiyorlardı. Birinci Dünya Savaşında Almanya`nın yenilgisinin gün meselesi olduğunun bilincinde olan Karabağ Halk hükümeti sonunda Türk birliklerini Şuşi`ye girmesine izin verdi. Ancak Karabağ halkı bu karara şiddetle karşı çıkmış, ülkelerinde Türk güçlerinin bulunmasına muhalefet etmekteydi.
Karar doğrultusunda 5 bin Türk askeri Şuşi`ye girdi. Bunu anında tanınmış Ermeni ileri gelenlerinin göz altına alınmalara ve takibatı izledi, sonuçta Üçüncü Kurultayda verilen karar iptal edildi ve mukavemet hazırlıkları başladı. Eğer Birinci Dünya Savaşında Türkler yenilgiye uğramayıp, Ekimde İtilaf Devletlerine kayıtsız şartsız teslim olmasalardı, kararın iptali çok daha ağır sonuçlar doğururdu.
Britanya işgal güçleri Aralık ayında çekilmekte olan Osmanlı ordusunun yerini aldılar ve Transkafkasya`nın doğusunda önemli rol oynamaya soyundular. Gerçi tartışmalı toprakların kaderini Paris Barış Konferanında belirleme konusunda mutabakat sağlanmış, Britanya yönetimi ise bunu alanen kabul etmişti, ama yine de sorunun nihayi çözümü için Karabağ`ı de fakto Azerbaycan sınırlarına dahil edebilme yolunda elinden gelen gayreti göstermeken de geri durmuyordu. Britanyalılar Birinci Dünya Savaşı sırasında Türklere karşı çarpışmış olmalarına rağmen, jeopolitik nedenlerle Türkiye ve Azerbaycan`ı destekliyorlardı, zira Ortadoğuda güç kazanmakta olan İslam coğrafyasında, Süveyş ile Hindistan arasında, özellikle petrol yatakları olan bölgelerde hakimiyet sahası kurma çabasındaydılar. Bu yaklaşım bihassa Bakü petrol yatakları açısından geçerliydi. Güney Kafkasya`nın kati surette Rusya`dan koparılması da söz konusu programlarının bir parçasıydı, apaçık bellidir ki, bu programda Azerbaycan önemli rol oynayacak, ayrıca bölgenin Sovyetleşmesi de engellenecekti.
Azerbaycan hükümeti Karabağ`a sürekli baskı uyguluyor, buna karşın toplanan Ulusal Kurultaylar ülkelerinde Azeri hakimiyetinin kurulmasını ısrarla reddiyorlardı. Britanya yönetimi general William Thompson`a Azerbaycan`da hükümet kurma yetkisi vermekle kalmayıp, Şubat 1919`da Ermeni düşmanı Hosrov Beg Sutanov`un Karabağ`a yönetici atanmasını da onayladı. Ermeniler azerbaycan hakimiyetini asla kabul etmeyeceklerini açıkladılar.
Britanya yöneticileri Azeri hükümetinin Dağlık karabağ`ın Azerbaycan hakimiyetine verilmesi politikasını gizlice desteklemekteydiler. Baküde`ki Britanya güçlerinin yöneticisi, albay Shatlwort Karabağ Ermenilerine şu açıklamayı yapıyordu: “Yollarınız kapanmıştır, can çekişmekte olan insanlarınız ekmek alamayacaklar, biz ise Musavat Azerbaycan`ın hakimiyetini tanıyıncaya kadar size yardım etmeyeceğiz”.
Azerbaycan`ın faaliyete geçecek hiç bir fırsatı kaçırmama gayreti bu açıdan tesadüfi değildi. Haziran 1919`da Britanya birlikleri Dağlık Karabağ`dan çekilince, Azeri askerleri serbestçe hareket etme imkanına kavuştular. Bölgede Britanya`nın kısa süreli mevcudiyetinin izleri hala hissedilmekte. Karabağ`da Azeri-Türk mevzilerinin güçlenmesine Britanya`nın verdiği destek, onyıllar boyu bunlardan binlercesinin kaderini olumlu yönde etkilemiştir.
Acaba muhtemel bir savaşta Dağlık karabağ bağımsızlığını koruyabilecek durumda mıydı ? Sorusuna makul bir cevap bulmak amacıyla Karabağ Ermenilerinin Kurultayı özel komisyon kurdu ve komisyon bunun mevcut ortamda mümkün olmadığı kanısına vardı. Azerbaycan`ın savaş tehdidi altında da olsa, Kurultay mecburen müzakerelere başlama kararı almak zorunda kaldı. Ancak vakit kazanmak ve askeri birliklere gerekli imkanı tanımak için 22 Ağustos 1919`da Karabağ Ermenilerinin 7. Kurultayı Azerbaycan demokratik Cumhuriyeti hükümetiyle Karabağ`ın statüsüne dair geçici bir anlaşma imzaladı, ancak sorunun Paris Barış Konferansında müzareke edilmesini karşı tarafa şart koşup, bu konuda mutabakata da varılmıştı. Geçici bu anlaşma Dağlık Karabağ`ın statüsünde herhangi bir değişiklik yapmadı ve bu bölge bağımsız siyasi bir birim olarak varlığını sürdürmeye devam ediyordu. Aslında Azerbaycan`ın Ermeni Kurultayı ile anlaşma imzalamış olması bile Karabağ`ı bağımsız bir subyekt olarak tanımasına işaret eder. Ancak Azerbaycan durumdan memnun değildi, değil mi ki, Ermeniler silahsızlanmamış, Azerbaycan birlikleri ise Dağlık Karabağ`a girememişlerdi. Azeri yönetimi sürekli Dağlık Karabağ`ın Azerbacan`a bağlanmasında ısrar etmekte, Ermeni Kurultayı ise ısrarı reddedip, durumu itilaf Devletlerinin diplomatik ve askeri temsilcilerine rapor ederken, onları Azerbaycan`ın izlemekte olduğu politikanın Karabağ`a nefsi müdafaaya yönelik tedbirler almaktan başka seçenek bırakmadığı konusunda da uyarıyorlardı.
Çatışmalar Mart ayında başladı. 23 Mart 1920`te Türk askeri güçleri Azeri birliklerinin desteğiyle Şuşi`yi, o dönem Kafkasların 5. büyük şehrini yağmalayıp, ateşe verdiler. Ermeni köylerinden 30 kadarı da aynı kaderi paylaştı. Şuşi`nin 35 bini bulan Ermeni nüfusu büyük ölçüde hunharca katledildi, şehir ise tamamen yerle bir edildi. 7 bin ev, sayısız kilise, tarihi ve kültürel eser ya tahrip edildi ya da pervasızca kirletildi. 1920 sonrasında Şuşi harabeleri, daha uzunca bir süre Azerbaycan`ın Karabağ`da uyguladığı politikanın asıl amacı konusunda ziyaretçileri bilgilendirmeyi devam etmeyi sürdürdü.
1920`deki Türk-Azeri saldırısı sonrasında Şuşi (Resimler:: https://hy.wikipedia.org/wiki/%D5%87%D5%B8%D6%82%D5%B7%D5%AB%D5%AB_%D5%BB%D5%A1%D6%80%D5%A4%D5%A5%D6%80) |
Ermenistan`dan almış olduğu destek sayesinde Dağlık Karabağ düşmandan tamamen kurtarıldı. Nisan 1920`de Karabağ Ermenilerinin 9. Kurultayı Karabağ`da sivil halka karşı Azerbaycan silahlı güçlerinin vahşeti ile Şuşi ve çevre köylerdeki halkın imhasının Azerbaycan ile mevcut anlaşmanın ihlali olduğu gerekçesiyle, Dağlık Karabağ`ı Ermenistan`ın ayrılmaz parçası ilan etme kararı aldı.
Dağlık Karabağ Güney Kafkas cumhuriyetlerinin oluşumundan, Azerbaycan`da Sovyet rejiminin kurulmasında önce asla Azerbaycan`a dahil edilmemiş olup, bu gerçek Milletler Cemiyeti tarafından da teyit edilmiştir. Ayrıca Milletler Cemiyeti 1 Aralık 1920`de Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti`nin üyelik başvurusunu komşu devletlerden toprak talebinde bulunmasını, Azerbaycan sınırlarının, bu konudaki mevcut zorluklardan dolayı, net olarak belirlemenin imkansız olmasını ve Azerbaycan`ın egemenliğinin hangi topraklarda geçerli olduğunun balirsizliğini gerekçe göstererek, oy birliğiyle reddetmiştir. Milletler Cemiyeti söz konusu çatışma nihayi çözüme kavuşana kadar Dağlık Karabağ`ı tartışmalı bölge ilan etmiş, çatışmanın tüm tarafları, Azerbaycan da dahil olmak üzere, kararı kabul etmişlerdir. Dolayısıyla Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti 1918-20`de, kuruluş yıllarında bile Dağlık Karabağ`da hak iddia etme yetkisine sahip olmamıştır.