Gandzasar
Gandzasar asırlar boyu Artsakh`ın dini merkezi olmuştur. 10 asırda Khaçen Çayının yukarı havzasındaki Khaçen kazasında yapılan bu manastır, Dağlık Karabağ Cumhuriyetinin şimdiki Martakert bölgesi Vank köyünün 2 km güney-doğusundadır. Gandzasar adına gelince, kökeni gandz olan, yani mücevher, bu Manastırın üzerinde yapıldığı sıradağlar, değerli madenler,özellikle de gümüş yataklar ile zengin olup, zamanında işletilmişti. Hemen yakınındaki “Vank” köyü ise adını manastır kelimesinden almıştır.
949 yılında Ermenistan Katolikosu Anania Mokatsi Kalketonlarla mücadele için Konsili, yani Piskoposlar Kurulunu toplantıya çağırır, kurula Gandzasar`ı temsilen rahip Sargis katılır. Ortaçağ kroniklerinde (Mkhitar Goş, 12-13. yüzyıl) Khaçen Melikinin 1140 yılında Selçuklulara karşı çarpışırken öldürüldüğü ve Gandzasardaki aile mezarlığına defnedildiği kaydedilmiştir. Khaçen-Artsakh Melikler Meliki Hasan-Calal Dolan ile annesi Khorişah 1216-1238 yıllarında manastırın Hovhannes Mkrtiç (Vaftizci Yahya) Katedralini inşa ederler. Moğol istilası nedeniyle kilisenin takdisi ertelenir ve bu ayin ancak 22 Temmuz 1240`ta Hazreti İsa`nın görünüşünün değiştiği Dağa Çıkış Bayramında yapılır. Ortaçağ tarihçisi Kirakos Gandzaketsi`nin kayıtlarında takdis şölenine 7 000 rahibin katıldığı yazılıdır. Rivayete göre Katedrali Hasan-Calal, Kudüs`ü ziyaret eden rahiplerde bulunan, daha sonra kardeşi tarafından ele geçirilen Vafizci Yahya`nın başını gömdüğü yerde inşa etmiştir. Bir başka rivayete göre Hz. Grigor Lusavoriç, torunu Grigoris ve diğer azizlerden kalan kutsal emanetler de burada gömülüdür. Kurulduğu günden beri Gandzasar Piskoposluk merkezi olarak hizmet görmektedir.
Gerçi tarihi kaynaklar Manastırın maalesef günümüze ulaşmamış en eski tapınakların yerinde inşa edildiğini yazar, ancak Manastır çevresinde 1174, 1181 ve 1202 tarihli haçkarlara raslanmaktadır.
Hasan Calal 12. asrın en tanınmış meliklerindendi. Sarayının harabeleri Manastırdan pek uzak değildir ve saray anlamına gelen “Darabaslar”, diye adlandırılmaktadır.
Gandzasar sadece ruhu teselli etmekle kalmıyor,insana muhteşem manzaralar da armağan ediyor. |
Muhteşem nakışlarla bezenmiş giriş ve avulunun kapıları | Manastır arazisinde haçkar-mezar taşı |
Surb Hovhannes Kilisesi, dönemin Ermeni mimarisinde, en değerli eserler arasındadır. Hem kubbesinin mütesana mimarisi, hem yazıt ve kabartma nakışlarıyla göz doldurmaktadır.
Avlusu ise bir başka şaheser olup, yapımına Hasan-Calalin eşi Mamkan ile çocukları tarafından başlanmış ve 1261 yılında Atabek-İvane`nin gayretleriyle tamamlanmıştır. Tasarımıyla Haghpat veMikavank manastırlarının avlularını anımsatmaktadır. Burada prensler ve yüksek dereceli din insanları defnedilmiştir. 1781, 1851 ve 1907 yıllarında kısmen onarılmıştır. Manastırın doğu kısmında rahiplerin ikametgahları, kuzey kısmında ise mezarlıklar bulunmaktadır. Manastır dışında yer alan eski ve büyük mezarlıklar zamanla köy mezarlığına dönüştürülür.
Manastır surlarında 2 yüzü aşık yazıtlar mevcuttur. Bunlar Gandzasar`ın araştırılmasında güvenilir kaynak görevi yapmakta olup, manastırın mimari özellikleri de onu “Ermeni kilise mimarisinin ansiklopedisi” yapmıştır.
Manastır bir kütüphane ve zengin el yazma eserler kolleksiyonuna sahipti. 12-13. asırlarda yazılan “Gandzasarın kırmızı İncili” diye tabir edilen Kutsal Kitap şimdi Chikago Üniversitesi kütüphanesinde muhafaza edilmektedir.
1400 yılında Gandzasar Aghvank Katolikosluğunun merkeziydi. Gandzasar piskoposları Ermenistan Katolikos seçimlerine katılmaktaydılar. Bu manastıra geniş araziler, para ve köyler bağışlanmaktaydı. 15. asırda önce bölgeyi istila eden Karakoyunlular, ardından da Akkoyunllular, Gandzsar Katolikosunun hak ve yetkilerini tanımış, onu ve hizmetinde bulunan rahipleri vergilerden muaf tutmuşlardı.
17 asırda Yerits Mankants Manastırında alternatif katolikosluk kurulmuş olsa da, Gandzasar faaliyetlerini sürdürmekte ve kalkınmaktaydı. Yesayi Hasan Calal Gandzasar Katolikosu olunca, Katolikosluk aynı zamanda siyasi ve askeri merkeze de dönüştü. Tarihi boyunca Manastır pek tamirat görmedi, fakat yeni ek yapılarla genişletildi. Gandzasarda eğitim, hukuk ve ilahiyat dersleri verilmeye başlandı.
1813`te Karabağ Rus hakimiyetine geçti, 1815`te ise Gandzasar Katolikosluğu (Ağvank) Metropolitliğe dönüştürüldü. Gerçi Piskopos Bağdasar 1836 yılında thema merkezini Şuşiye nakletmişti, ancak yine de 1898`de Manastıra iki katlı okul binası da yapıldı. 1923 yılında Karabağ Sovyet Azerbaycanı`nına ilhak edilince Gandzasar Manastırının faaliyetlerine son verildi. Surb Hovhannes Mkrtiç Kilisesi ancak 1988`de açılabildi.
Azerbaycan saldırılarında Manastır binalarından birkaçı top atışları nedeniyle hasar görse de, 1993-1998 yılları arasında tamir edildi. Bununla beraber misafirhane tamamen yanmış, bir roket Manastır duvarına saplanmış, diğeri çan kulesine isabet etmiş, fakat iyi ki, pek fazla zarae vermemişti. Roketler genellikle doğrudan Manastırın kubbesine yünlendiriliyordu, ama kubbe yine de tahrip olmaktan mucize eseri kurtuluyordu.
Manastırın surlarında Artsakh`ın Kurtuluş Savaşından kalma patlamamış bir roket. Gerçi Azeriler mühimmat esirgemiyorlardı, ama her ne hikmetse bunlar ciddi hasara sebebiyet vermiyordu. |
Kilisenin içi haç şeklinde tasarlanmış ve zengin taş kabartmalarla bezenmiştir. İncil`in her dört yazarı da taş kabartmalar şeklinde Kiliseyi süslemektedir. Surb Hovhannes Mkrtiç Kilisesinin kubbesi, konusunu Eski Ahit ve Yeni Ahit`ten alan dekorlar, dört Evangelist ile kiliseyi inşa ve himaye etmiş olan prenslerin dekoratif kabartmalarıyla bezenmiş olup, onu birçok Ermeni kilisesinden ayırmaktadır.
Rahip Hovhannes Vank köyünde doğmuş,eğitimini orada ziraat teknolojileri dalında almıştır. 1992 yılında din adamı takdis edilmek maksadıyla Eçmiyatzin`e giderek,orada rahip sanına layık görülmüş ve Gandzasar Manastırının dini lider vekili olmuştur. 1992-1994 yıllarında birçok bölgenin savunmasıda yer almış, kurtuluş mücadelelerine katılmıştır, Gandzasar top ve roket atışlarına hedef olurken, kendisi orada kalıp, bağımsızlık savaşçılarını takdis etmiş, onları telkinleriye yüreklendirmiştir. Manastırın işgal edilemiyeceğine dair inanç o kadar yüksekti ki, savaş sırasında kutsal hiçbir emanet korumak amacıyla da olsa, Manastıdan alınımadı. |