Tarihçe: Eski çağlardan Hristiyanlığa kadar
Ermenilerin Doğu Tarafları (Artsakh ile Utik`in toplu adı) Ermenistan tarihinde önemli bir yer tutmaktadır. Ermenistan tarihinin ayrılmaz bir parçası olan Artsakh (Karabağ), Büyük Ermenistan`ın onuncu eyaleti olup, çeşitli dönemlerde Urtekhe-Urtekhini-Orkhistene-Artsakh, Tzavdek-Khaçen ve Karabağ gibi çeşitli isimlerle anılmıştır. Artsakh 4. yüzyıla kadar Sevan Gölü`nün (Tzavdek veya Sotk) doğu kıyılarını da içermekteydi.
Genelde dağlık olan bu arazi Artsakh/Karabağ ile Mrav sıradağlarını içermektedir. Ermenistan`ın bir eyaleti olan Artsakh kuzeyde ve doğuda Utik,batıda Syunik, güneyde ise Paytakaran ile sınırdaştır. Artsakh on iki kazadan: Öteki Haband, Vaykunik, Berdazor, Metz Arank (Metzirank), Metz Kvenk (Metz Kuenk), Harçlank, Mukhank, Piank,Parzkank (Partzkank), Kust-i-Parnes, Sisakan-i-Kotak ve Koğt`tandan oluşmaktaydı.
Artsakh`ın Ermenistan`ın bir parçası olduğundan Strabon, Gaius Plinius, Klaudios Ptolemaios, Plutarkhos, Dio Cassius gibi antik çağ yazarlarının eserlerinde bahsedilmektedir. Örneğin Yunan coğrafyacı Strabon (M.Ö. birinci yüzyıl) eserinde Artsakh`ın o dönem şimdiki Dağlık Karabağ ile çevresindeki geniş bir alanı kapsayan ovayı içerdiğini, gelişmiş ekonomiye sahip olduğunu ve yörede süvari birlikleriyle tanındığını yazmaktadır (http://www.archive.org/stream/geographyofstrab05strauoft#page/n5/mode/2up).
Yörenin en eski tarihiyle ilgili ilk tanıklıklar paleolotik çağın Acheulean dönemine (500 000-100 000 yıl önceki) aittir. Vorvan-Azokh, Tztzakhaç ve Khoradzor mağaralarında ele geçirilmiş olan alet ve kemik buluntuları o döneme aittir. Vorvan-Azokh`ta elde edilen neandertal insanının üst çene kemiği, antropolojik araştırmaları için büyük önem arzetmektedir.
Tunç ve demir çağın yerleşim birimleri ve türbelerinde (şimdi Stepanakert, İvanyan (eski Hocalı), Krkjan, Amaras, Matağis, Khaçenget vadisi ve İşkhanaget`teki) yapılan kazılar, söz konusu yörenin Kura-Araks kültürünün doğduğu ve 4-3 binli yıllarda en ihtişamlı dönemini yaşayan bu bölgeye bağlı olduğuna işaret etmektedir.
Üç binli yıllara ait geniş höyük alanları (Stepanakert, Khaçenaged Vadisi) Kafkasya bölgesinde Hint-Avrupa araştırmalarının yapılması açısından önem arzetmekte olup, muhtemelen Hint-Avrupalıların bölgedeki ezeli faaliyetlerinin öncelikli göstergelerini oluşturmaktadırlar.
Asuristan ile Urartuların siyasi ve kültürel etki alanında yer alan Artsakh,Urartu döneminde (M.Ö. 9-6. asırlar) Urtekhe-Urtekhini adıyla biliniyordu. Artsakh`ta bulunan, üzerinde Asur kralı Adad Nirari adını taşıyan bir boncuk ile serdolik bir ziynet eşyası ve Ermenistan Cumhuriyeti`ndeki Tzovak köyü yakınlarında ele geçirilen Urartu kralı Sarduri II`nin yazıtları, kralın askerlerinin Urtekhini (Artsakh) kazasına ulaştıklarını kanıtlamaktadır.
Kutsal Kitapta Ararat Krallığı olarak tabir edilen Urartu (Van) Krallığı, devir açısından Ermeni halkının tarihinde son derece önemli bir yer tutmaktadır. Bu açıdan ilk Ermeni krallığının kuruluşunun Urartu kırallığının düşüşe geçtiği M.Ö. 6. asırla ilişkilendirilmesi hiç de tesadüfi olmasa gerek. Kuruluşunun daha ilk gününden Med devletine direnen ve Artsakh`a hakim olan Ermeni krallığı 6-4. asırlarda Ahameniş İran`ının egemenliği altına girer ve Yervanduni Hanedanınca yönetilir.
M.Ö. ikinci asrın başlarında Artaşisyan Hanedanı`nın hakimiyeti döneminde Ermenistan sınırları Kura Nehri`den geçmekte, Artsakh`ı içermenin yanısıra çevredeki etnik Ermenilerle meskun toprakları da kapsamaktaydı. Artsakh Aranşahikler tarafından yönetilmekteydi, Ermeni halkının doğuşuna dair rivayete göre Aranşahikler sülalesinin atası Aran, ceddimiz Hayk`ın soyundan gelmektedir.
Birinci asrın ortalarında Ermenistan bölgenin en güçlü devletiydi. Ermeni kralı Büyük Tigran Artsakh`a son derece önem vermekte olup, kendi adını taşıyan ve dört şehirlerden biri olan Tikranakert`i burada da inşa etmişti. Şehrin harabeleri Artsakh`ın kurtuluşu sonrasında bulunmuş ve 2020 yılına kadar Azeri-Türk saldırıları altında sürdürülen kazılarda ele geçen değerli numunelerle harabe alanında açılan yeni müze bir hayli zenginleşmişti. | |
Büyük Tigran (M.Ö. 95-55) kendi adıyla 4 şehir kurmuştur, ancak bunların nerede bulundukları net bir şekilde belirlenememiştir. Ermenistan Ulusal İlimler Akademisi Arkeoloji ve Demografi Enstitüsünün Hamlet Petrosyan başkanlığındaki Artsakh arkeolojik kazı heyeti Artsakh`taki Tigranakert`te 2005 yılından itibaren kazı çalışmalarını gerçekleştirdi. Bu çalışmalarda şehrin iç kalesi kısmen, tahkim edilmiş semtin kayalar üzerine oturtulmuş temelleri, merkezi mahallesi, ayrıca bir bazilika, yani büyük kilise, sonraki döneme ait Hıristiyan türbe ile mezarlıkları ve bazı eserler ortaya çıkarıldı. Kazı çalışmaları Tigranakert`in belirli bir şehir planı çerçevesinde, Helenistik mimarisinin asri yöntemleri uygulanarak inşa edilmiş olup, çok sayıdaki mahallelerinde inşaat malzemesi olarak beyaz taş kullanılmıştır. |
2020 yılındaki Türk-Azeri saldırıları neticesinde bu alan işgal edilmiş olduğundan, şehir harabeleri ile müzesinin şimdi ne durumda olduğu belli değildir.
Albanlar Artsakh`ın kuzeyine yerleşmiş yirmi altı aşirete verilen genel isimdir. Yunan coğrafyacı Strabon`a göre bunlar Kura Nehri`nin kuzeyinden Kafkas Dağlarına, Gürcistan`dan (İberya) Hazar Denizi`ne uzanan topraklarda yaşamaktaydılar. M.Ö. birinci yüzyılda bu aşiretler gerçi bir devlet bünyesinde birleşir, ancak belirli etnik bir grup oluşturamazlar. |
M.S. 66-428 yıllarında Artsakh Arşakuni Kralığının hakimiyetindeydi. 387`de Ermenistan Bizans ve İran arasında bölüşüldü. Kafkasların doğusu, Artsakh ve Utik de buna dahil, İran hakimiyetine geçti. Ancak bu durum Ortaçağa kadar bölgenin etnik sınırlarını etkilemedi ve Kura Nehrinin sağ kıyısı ile Artsakh Ermenilerle meskun olarak kaldı. 428 yılında Arşakuni Hanedanı`nın çöküşünden sonra Artsakh, Ermenistan`ın diğer bölgeleriyle Kura Nehrinin kuzeyinde hüküm süren Albanya Krallığına bağlandı. 469 yılında bu krallık İran satraplığına dönüştürüldü (satrap idareci anlamına gelir), bununla beraber Albanya adını (Farsça Arran) korudu.
4. yüzyılın başında Hristiyanlık Ermenistan`ın diğer bölgelerinde olduğu gibi, Artsakh`ta da yayılmaya başladı. Beşinci asrın başında ise Mesrop Maştots tarafından Ermeni alfabesinin oluşturulması, Ermenistan`da, Artsakh da buna dahil, Ermeni kültürünün ilerlemesini görülmemiş şekilde tetikledi. Rivayet edildiği üzere Mesrop Maştots ilk Ermeni okulunu da Artsakh Cumhuriyeti`nin Martuni ilçesinde bulunan Amaras Manastırında açmıştır. Amaras Manastırına gelince, bunu da Ermenistan`da Hristiyanlığın yayılmasını sağlayan, ilk Ermeni katolikosu Grigor Lusavoriç inşa ettirmiştir.
Ermeni vaizler 370 yıllarında Hristiyanlığı Albanya`da da yaymaktaydılar. Beşinci asırda Albanlar Hristiyanlığın Ermeni Apostolik mezhebini
benimsemekteydiler. Tarihçiler Mesrop Maştots`un Gargarların dilini (Alban aşiretlerinden biri) esas alarak Alban alfabesi oluşturduğunu belirtmekteler. Bununla beraber bu alfabeyle kaleme alınan eserlerin yetersizliği nedeniyle bunları deşifre etmek maalesef hala mümkün olmamaktadır. Arap istilası neticesinde Alban aşiretlerinin büyük bir kısmı din değiştirir, bunlar İslamı kabul ederler ve sonuç itibarı ile bölgeye girmiş olan Türk boyları arasında asimilasyona uğrarlar. Bazı aşiretler de, örneğin Lezgiler gibi, bu gün Rusya Federasyonu içinde özerk cumhuriyet olarak varlığını sürdüren Dağıstan`a geçerler.
Söz konusu aşiretlerden sadece bazıları, Udilerde olduğu gibi, kendi öz (Hristiyan) kimliklerini kısmen korumayı başarır. Dini kimliğin dönemin sosyal yaşamındaki etkin rolü göz önünde bulundurulacak olursak, ileriki iki asırda Albanların bir bölümünün Ermeniler içinde asimile olmaları hiç de tesadüfi sayılmamalıdır. Soylular arasında karma evlilikler oldukça yaygınlaşmış olup, yerel din adamlarını ise çoğunlukla zaten Ermeniler teşkil etmekteydiler, dolayısıyla Albanların öz kimlikleri 7. yüzyılda artık yitirilmişti.