Artsakh Halıları
Metin ve resimler: Vahram Tatikyan
Artsakh halılarının ünü bölge dışına daha asırlar öncesinde taşmıştı. İnsanlar nesilden nesle halılarla birlikte halıcılık maharetlerini de aktarmaktaydılar. Artsakhta ve Ermeni halıcılığının diğer bölgelerinde kilim veya halı üretimi sırf pazarın talebini karşılamaya yönelik yapılmıyordu, zira halı üretim malı olarak algılanmıyordu. Genel olarak halı evin ihtiyacını karşılamak için dokunuyordu, eğer satılacak olursa da ender satılıyordu. Hatta Artsakhlılar halının evden çıkarılmasını aile için felaket sebebi olabileceğini sanmaktaydılar. Dolayısıyla, Artsakha dair herhangi bir tanıtımın kapsamlı olabilmesi, en azından kısaca da olsa halılara esaslıca değinmeyi gerektirmektedir.
“Artsakh” halıları Kafkas halıları arasında ayrı bir grup oluşturmakta olup, dokuma tekniği, renk ve üslüp açısından şu özelliklere sahiptir:
1. Bu halılar, düğüm sıklığı açısından (bir desimetre karede 900`de 1000 ilmik) Kafkas halılarını, özellikle de bunların ejderha türünü anımsatmaktdır. Üç asıl atkılar beyaz kaba yünden bükülmüştür, iki ara ipliklerse genelde kestane renginde (eski halılarda) veya kırmızıyken, bazen mavi iplik de kullanılmıştır. Nakışlar tamamlandıktan sonra, bunlar kilime dönüşmekte, düz dokuma halini almakta, hatta saçakları at kuyruğunu andıran yığına benzemekteydiler.
2. 1870`li yıllara kadar yaygın olan sentetik boyaların terkibi aslında doğaldı, yerel bitkilerden ve renkli metal kaynaklarından elde edilmekteydiler. İndigo doğudan ithal ediliyor, vordan karmir (cochineal red) ise Ararat ovasında çok yaygındı. Bazı ücra köşelerde sentetik boyaların kulanımına alışmak hiç mümkün olmadı.
3. Halı türleri son derece çeşitlidir. Ermeni halıcılığına özgü çeşitli nakış ve desenler kullanılmıştır, madalyonlar, bitki/çiçek motifleri ve somut figürler gibi. Ayrıca Karabağ ile Karabağ, Karabağ ve Taliş-Lenkoran, Karabağ ve Şirvan, Karabağ ve Ghuba, Karabağ ve Hoy-Salmast (kuzey-doğu İran) halıcılık ekolleri arasında geçiş türleri de oluşmuştu. Bunlardan her birinin kendine has özellikleri ve tarihi geçmişi vardı ki, 19. asra kadar bu özellikler Ermenistan-Kafkas-İran üçgeninde dokunan tarihi halıların sürekli etkisiyle, biraz da etnik farklı grupların hareketlilikleriyle belirleniyordu. 18-20 yy. Karabağ halıcılık sanatında yaygın olan türlerin birçoğu, erken Kafkasya diye tanımlanan geleneksel ejderha halıcılığından kaynaklanmaktadırlar. Bu halıcılığın Kafkaslarda yaygınlaşması 18. asrın sonlarından itibaren baş gösteren Karabağ Ermeni nüfusundaki nüfus artışıyla bağlantılı olsa gerek ve bu nüfus ileride Şirvan, Şaki ve Ghuba`da yüzden fazla köy kurmuşlardı.
Asil halılara koruma özelliği atfedilmekte, bunların nakışları soyun üremesi ve çoğalmasına dair semavi simgelerle donatılmaktaydı. Yeni halılar, evde muhafaza edilen halı örnekleri esas alınarak dokunuyordu. Zamanla bu yaklaşım tüm örneklerin veya belirli nakışların değişimine zemin hazırlayınca, eski türlerin yeni versiyonlarıyla ortaya çıkmasına imkan sağlandı. Artsakhta dokunan hemen hemen tüm halıların nakışları, el sanatı ustalarınca tekrar gözden geçirildi. Bununla beraber, bu halılar kişisel algılamaya dayalı olmalarına rağmen, en eski nakışları, mitolojik efsanevi motifleri içermekteler. En eski ejderhalılar ve bu halılar esasında ejderhayı simgeleyan her halı, örneğin “Craberd” (Çaçançagorg), “Artzvagorg”, “Artzvagorg Khaçeni”, “Trçnabun” ve “Khndzoresk” gibi genel “dzkan” halı adı altında ün salmışlardı. Bu bilhassa Ermenistanda Bronz çağında yaygın olan balık şekilli büyük taş menhirlere özenilerek dokunan ve ejderhaları simgeleyen halıları içermektedir (5 asır Ermeni filozoflarından Yeznik Koghbatsi bunların aslında ejderha değil de büyük balıklar olduklarını iddia etmekte). O dönemin yaygın söylemlerinden “dzknavor”, yani “balıklı” ifadesini, bazı araştırmalar “Srtadzev” halıların nakışlarıyla karıştırarak, balık motifleri sanmaktalar, oysa bunlar bitikisel motiflerdir (yaprak, arabesk gibi).
Benzeri anlam karmaşaları Karabağ halılarının özelliklerindendir.
Karabağ dokuma sanatı geride zengin bir miras bırakmış olup, bunu içinde madalyon halıların 5 çeşidi büyük önem arzetmektedir. Bu tür halıların yaygınlaşması 10-14. asırlarda Karabağ prensliklerinin, 16-18. asırlarda ise Karabağ melikliklerinin idari sınırlarıyla doğrudan ilişkilidir. Bu durum her türlü madalyon halının temelinde soy armasının yattığını göstermektedir. Bazı halıcılık merkezlerinde madalyon halılar “Berd” (hisar) diye tabir edilmektedir, bu da meliklerin her kalesinin kendine ait arması olduğu gerçeğini ortaya koymaktadır. Yine bazı merkezler halılarda “Craberdin” yanısıra “Arevaberd” adını da kullanmışlardır (“Güneş Kalesi” ki, bu tabir diğer eserlerde “Lamba-Karabağ”, halk arasında ise “Arev-Tzil” olarak da anılmaktadır, Artsakhta ise çöreklenen ejderhaya istinaden “Okhtzaberd” yaygındır).
19. asrın başlarında Transkafkasya Rus İmparatorluğuna bağlandı. Yerel yarı bağımsız prensler, melikler kurumu, tarihi sınırlarıyla birlikte çöktü. Ancak 19-20. asırda dokunmuş olan halı çeşitleri üzerindeki araştırmalar, eskiden melikliklere ait yörelerden her birinde hala sadece özel madalyon halıların yaygın olduğunu göstermekteydi.
Soya özgü halıların ortaya çıkması tarihin en eski dönemlerine dayanmaktadır. Başlangıçta bunların kişisel türlerinin nakışları, bağlı oldukları soyun simgeleriyle ilgiliydi. Bu tür halılarda nakışın merkezinde taçlı boğa figürü yer almaktaydı, fakat Karabağda boğanın halkın yaşamındaki rolü çiftçiliğe yaptığı katkılarla sınırlı kalmıyordu. Zira ölen Boğanın başı talisman olarak evin görünülür bir yerine asılıyordu. Genel olarak halı nakışlarını boğa derilerinin eskizleri izliyor, koç figürü ise bir kurbanı simgeliyor, “Vorotan-Dizak” ejderha halı nakışlarının öğesi olarak, Karabağdaki soysal halılarda az raslanmasına rağmen, ejderhayı simgeleyen başlıca motif haline geliyordu. “Vorotan” ve “Khndzoresk” türündeki halılar Karabağda 17-18. asırlarda, buraya Zangezurluların yerleşmesiyle birlikte gelmiştir. Syunikte ejder motifli nakışlar, Zangezur üslübu açısından, olduğu gibi değişmeden korunmuştur, oysa Artsakhta, aynı kaynaktan türemiş ve aynı geleneklerden gelmiş olmasına rağmen, ejder figürü, kartal figürüyle değiştirilmiştir. Karabağda, temelinde Ortaçağ prenslerinin arması yatan ve kartalı simgeleyen motifler olan çok sayıda halı dokunmuştur. Hükümdar gücünün simgesi kartal figürü, güncel yaşamla ilişkisi olmayan, sonsuzluğa uzanan bir sembol olarak algılanmıştır. Kartalın mağrur başı ve kanatlarının görkemli açılışı, onun etkisini kendiliğinden hissettirdiği için herhangi bir hayırlı benzeyişin somut resimle eşdeğer sayılmasına ender raslanmaktaydı. Putperestlik döneminde kartal Ermeni mitolojisinin en büyük Tanrısını, Aramazdı simgeliyordu, sonraki dönemlerde Ermeni hanedanlarının armalarında kullanılarak, Artaşesyan, Arşakuni ve Bagratuni hanedanlarının simgesi haline geldi. Bir sonraki hanedan temsilcilerinden her biri kartal figürünü kendilerine göklerden bahşedilmiş hükümdarlığın simgesi olarak algılayıp, onun alameti saydılar. Ani Ermeni Krallığının dağılmasından, hakimiyetin Selçuklulara geçmesinden sonra, kartal motifli armaları 12. asırda sadece Zakaryanlar değil, bu hanedana bağlı Vaçutyan, Orbelyan, Mamikonyan gibi asiller ile Khaghbakyan-Proşyanyanlar ve Artsakh-Khaçen hakimi Hasan-Calalyanlar da benimsediler. Yılanla mücadele eden kartal, aynı zamanda ulusal kilisemizin de simgesi oldu ve kartal figürü kilise halı ve perdelerine işlendi.
Pençelerinde kuzular tutan oyma kartal figürü, Lori bölgesinde Zakaryanlar, Syunik kralları, Syunik İttifakı üyeleri ve Orbelyan Hanedanı tarafından yaptırılan kiliselere özgüydü, oysa Khaçenin etkisindeki bölgelerde kartal yılan veya ejderha ile mücadele ediyordu (Tavuştaki Makara Manastırında, Kotaykın Keghva Vadisinde bulunan Aghcots Manastırında olduğu gibi ki, bu manastır Artsakhtan buraya yerleşen Proşyanlarca yaptırmıştır). Kartalın yılanla mücadelesi birçok Karabağ halısının nakışlarına işlenmiştir. Ancak bu figürlerin, yırtıcı nitelikleri itibarıyla hakimiyeti simgelemek yerine, Hristiyanlığın koruyuculuk görevi üstlendiklerini vurgulamak kaydıyla. 17-18. asırlarda Karabağda, yabancı istilacılara karşı direniş amacıyla, Khamsa askeri ittifakı oluşturulmuştu. Kartal, bu ittifaka katılan üç melikliklerin (Khaçen, Varanda, Dizak) simgesi olmuş ve bu melikliklerde dokunan halılara nakşedilmiştir. 10-14. asırlarda Khaçen Handanının başka bir kolu olan Craberd meliklerinin arması ilk başlarda kartaldı, fakat 18. asrın başlarında oyma kartal figürü yerini giderek Hristiyan geleneklerini simgeleyen bölgedeki Zangezurun “Khndzoresk” halılarının nakışlarına bıraktı.
“Arev-Tzil” (veya “Arevaberd” diye tabir edilen, araştırmalarda “Lamba-Karabağ” olarak da anılan) halı türü ilkin Gülistan Melikliğinde, daha sonra da Şuşi ve yöresinde yaygınlaştı. Bunun nakışları güneşe tapma döneminden etkilenmiş, sonradan Hristiyan inancına özgü unsurlarla değişikliğe uğramıştır. Nakışları Syunik, Artsakh ve Gugark kilimlerinde korunmuş olan bu tür halılıların süslemeleri güneşi simgeleyen boğa derisi (Ermeni mitolojisinde Mihr diye anılan Hint-Avrupa kökenli doğu halklarının Mitra Tanrısıyla eşdeğer olan) şeklinde olup, saksağan türü kuş resimleri bunlardan kaynaklanmakta ve bunlar “katakner” diye tabir edilirken, Mitra törenlerinde kullanılıyorlardı. İleride Gülistan hakimi Melik Beglaryanların arması şekillenince, bu simge git gide Hristiyanlaştırıldı ve boğa resmi giderek haç şeklini almaya başladı ve sonunda Ermeni kiliselerinin haç benzeri kubbelerinin özel halılarına dönüştüler. Erken putpereslik döneminde (Ahameniş İran ile Artaşesyan Ermenistanı güzel sanatlarında) belirgin olan kartal figürü, daha sonraları kilise mihrabı olarak yorumlandı. Kartalın yılanla mücadelesini simgeleyen nakışlar ile parıldayan süslemeli kurdeleler, bu halının ortasındaki daire şeklindeki nakışlar arasına yerleştirilirdi.
4. ve 11. asırlarda vuku bulan tarihi olaylar, Artsakh halkının düşünce tarzını derinden etkilemişti. Matz Hayk`ın bu onuncu eyalatinde halıcılık, eski bir gelenek olarak çoktandır yerleşmiş olup, bir sanat çeşidiydi ve tarih öncesini sembolize eden nakış ve resimlerle nesilden nesle aktarılmıştı. 17-19. asırlardan kalma Karabağ halılarının anlamında öncelik, yabancı istilacılara karşı Artsakh halkının direnişi simgeleyen motiflere verilmekteydi. Tabi en güçlü koruyucu, eski putperestlik dönemi resimlerinin değişimine olanak hazırlamış, bu değişime önayak olmuştu. Haçlı halılarla haç şeklindeki madalyon halılar, Artsakh halıcılığınıda hakim unsurdu. Ortaçağ Ermeni tarihçileri (Koryun, Yeghişe, Movses Khorenatsi 5. asır, Movses Kaghankatvetsi 10. asır, Kirakos Gandzaketsi, Mkhitar Koş, Stepanos Orbelyan 13. asır ve diğerleri) eserlerinde Artsakha birbiri ardına hakim olan hükümdarların Arşakuni Kralığının 428 yılındaki düşüşünden sonraki başlıca amacının, Ermeni ulusal özellikleri ve devlet geleneklerinin korunması olduğunu vurgulamakta, bunu eserlerindeki kayıtlarında çeşitli vesilelerle teyit etmekteler.
İşte bundan dolayıdır ki, Artsakh hakimi Bak, İran İmparatorluğuna baş kaldıran Vardan Mamikonyan ile ittifaka girmişti. Ermenistanda Hristiyanlığın devlet dini olmasına ve bunun 301yılında kabulüne kadar vaaz veren Grigor Lusavoriçin torunu Grigoris, yeni bir inanç uğruna hayatını burada feda etti. Rivayete göre Artsakhtaki mevcut ortam buna son derece uygundu, zira bu olumlu ortamı vaazlarıyla Hz.İsanın havarilerinden Tadeos önceden zaten hazırlamıştı. Dadivank Manastırının kuruluşu onun adıyla ilişkilendirilmektedir.
Ermeni alfabesinin mucidi Mesrop Maştots ilk Ermeni okulunu Artsakhın Amaras Manastırında açtı. Atsakhın 5. asır krallarından Vaçagan Barebaşt, kendi krallığında eğitimin yaygınlaşması için şahsen çalışmaktaydı. Hristiyan kilisesinin ikiye bölünmesi ve buna müteakip çeşitli mezheplerin ortaya çıkması üzerine, Artsakh rahipleri Ermeni Apostolik Kilisesisinden ayrılmayı düşünen bu sapkınlara karşı amansız bir mücadele veriyorlardı.
Khaçenin başlıca sülaleleri Aranşahik soyunun kollarıydı, bunlar 5. asırda Artsakhta hüküm sürüyorlardı, 13. asırda birçok kilise inşa etmiş, sanatın gelişmesini himayeleri altına almışlardı. Prenses Arzu Hatun ile Khorişan Hanım Artsakh kiliseleri için İncil manzaralarıyla bezenmiş perdeler örmüşlerdi. Hayatının son yıllarında Khorişan Hanım mal varılığının tümünü yoksullara dağıtmış ve Küdüsteki Ermeni manastırlarından birine sığınarak, geçimin işlengi yaparak sağlamıştı.
Artsakhta mevcut olan bu ulusal ve dini ortam, halıcılıkta yeni türlerin oluşması ve yerleşmesi açısından son derece etkili olmuştur. Bütün bunların sonucunda Hristiyanlık öncesi halı nakışları ve süslemeler gözden geçirilmiş, yenilenip, Hristiyanlaşmıştır. Bu özellik Artsakh halılarının Syunik ve Ararat ovasının ejderha motifli halılalarından oldukça farklılaşmasına imkan tanımıştır.
Dahası, Transkafkasya ekseninde ejderhalılara atfedilen özel oluşum ve uzmanlar arasındaki çelişkiler, araştırmalarda hala tartışma konusu olmayı sürdürmektedir. Syunik ve Artsakh halıcılık merkezlerinde yapılan araştırmalar, konuya belirginlik getirmekteler. Her ne kadar ejderha motifli halıların 19. asrın sonlarında 20. asrın başlarında ortaya çıktığı görüşü iddia edilse de, erken halıcılık döneminin tüm unsurları, miras kalan gelenekler sayesinde “geçiş” dönemi halılarında muhafaza edilmiştir. Ve bu halılar klasik ejderhalılarla sıkı sıkıya bağlantılıdırlar.
Karabağ hakikaten bugüne dek ejderhalıların dokunmasının çıkış noktalarından biri olmuştur. Burada halıcılığın gelişmesini iki farklı tarihi dönem doğrudan etkilemiştir. Bu konunun irdelenmesi “Karabağ” adını taşıyan halıların özelliklerinin belirlenmesine imkan sağlamıştır.
Günümüze kadar ulaşan klasik ejderhalılar, çok daha önceleri dokunan ilk numunelerini örnek almışlardır. Bu numunelerin araştırılması, bunların Ermeni putpereslik inancını simgeleyen nakışlarla bezendiğini göstermektedir. Büyük bir ihtimalle Hristiyanlık öncesi Ermeni kutsal mekan ve merkezler çevresinde dokunmuş olan ejderhalılar, Artsakhta halıcılık sanatının doğuya doğru yayılmasıyla ilgili tarihi bir süreç neticesinde mümkün olmuştur.
Ortaçağ tarihi kaynakları klasik ejderhalıların nakışlarının Hristiyanlık inancının yükselen etkisiyle şakillendiğine ve zaman içinde gözden geçirildiğine işaret etmekteler. Ünlü “Craberd” haçlı halıları, Artsakh Khaçen pensliğinin semolü olmuştu. Bu halıların göbeğinde on iki ışınla çevrelenmiş parıldayan haç yer almakta olup, bunun nakışları ejderhalılardan alınmıştı. Ejderhalı nakışlarının bu değişimi, 12. asır tarihçilerinden Stepanos Orbelyanın kaleme aldığı bir rivayette yorumlanmaktadır.
Artsakh halılarında korunmuş olan nakışların, putperestlik dönemin kalma oldukları bir gerçektir ve bu halılar Syunik halılarının etkisiyle 20. asra kadar dokunmuştur.
Artsakh halıcılığında eski geleneklerin korunması, ulusal ve dini unsurların halılara yansımalarını sağlamıştır. Bunun sonucunda simgeler oluşturulmuş ve bu simgeler de halıcılık sanatının ideolojik niteliğini belirlemiştir.
Halıcılıktaki geleneklere bağlılı kalarak, Artsakh halkı aslında dokuduğu asil halılarla bir zamanlar var olan devlet ve soylarının sonsuzluğunu ortaya koyumuştur.